- demek
- -i1. 说, 讲, 告诉: Arkadaş “beni biraz beklesinler” diyor. 有位同事说: “让他们等我一会儿。”Bunu demek istemiyorum. 我不是那个意思。Sizin dediğinizi pek âlâ anladım. 您所说的我很明白。2. -e 称之为, 叫作, 说成是: Bu yaptığını babana söylemezsem bana da adam demesinler. 我要是不告诉你父亲这事是你干的, 我就不是人。Muşmulaya döngel de derler. 人们也把枇杷称为欧楂。3. 意味着, 等于: Bu para onun için servet demektir. 这些钱对他来说意味着财富。Hele o adı ne demekti? 尤其是他那个名字, 是什么意思?Misafire surat asmak istiskal demektir. 对客人拉着脸就是慢待客人。4. -e 评价, 挑剔, 判断, 认为: Ben çürük tahtaya basmam diyordum ama yanılmışım. 我本以为我不会看走眼, 结果还是铸成了大错。Bu işe herkes ne der? 对这件事, 大伙儿会怎么说?Yeğenimdir, iyi bir terbiye görmüştür dedim. 他是我的侄子, 我本以为他是一个有教养的人。5. 愿意, 希望, 打算: Bu yaz geziye çıkabilir miyiz dersin? 你愿意今年夏天我们出门旅游吗?Bundan sonra gelir mi dersin? 你希望他以后再来吗?Kımıldayım deme, kurşunu yersin. 别动!要不我一枪打死你!6. 发出某种声响: Küt dedi, düştü. 他吧嗒一声掉下来了。7. 也就是说: Demek yarın gelecek. 也就是说, 明天他来。Demek sen onun oğlusun ha? 这么说, 你是他的儿子了?Demek çirkin bir kadınla evlenmemi istiyorsunuz? 那末您要我讨一个丑女人?8. 以否定形式, 前面是名词或副词, 表示“无论”, “尽管”, “不管不顾”, “不重视”, “不在意”: Açlık, susuzluk demedi, sıcakta bütün gün yürüdü. 他不顾饥渴, 大热天里走了一整天。Yağmur kar demedi, yola çıktı. 尽管雨雪交加, 他还是上路了。Allah verince kimin oğlu kimin kızı demez. 成́ 真主赐福不分贫富贵贱。◇ \demek ki 也就是说: Demek ki koskoca bir caddeyi yürümüş; Royal kahvesinin önüne sanki uykuda gezenler gibi varmışım. 也就是说, 我在大街上溜达着, 就象梦游般地到了皇家咖啡馆前。\demek olmak 也就是说, 意味着, 等于: Bu işe girişmişler, demek oluyor ki, güçlerine güveniyorlar. 听说他们这项工作已经开始了, 也就是说, 他们相信自己的实力。\demeke kalmadı 立即, 立刻, 马上, 二话不说 \demekten maksat 所说的是, 所指的是 \demektir 既然: Böyle çat pat gelmekten ne çıkar, şurada komşuyuz demektir, sık sık görüşmemiz gerekir. 你这样偶尔走动有什么意思, 我们既然在这里做邻居, 就应该常来常往。dedi mi 正点, 准时, 按时: Eskiden saat üç dedi mi paralar dağılmış olurdu. 过去似乎是准3点钟发钱。Saat yedi dedi mi uyanırım. 我会7点钟准时醒来。demediğin bırakmamak (或 komamak) 说话刻薄伤人心 der demez 立刻, 马上, 恰好: O buraya geldi, der demez yollar kapandı. 他刚一来到这儿, 道路就被封闭了。”Şimdi gelir” der demez karşıdan göründü. 正说着“他就来了”, 他就在对面出现了。der oğlu der 说了又说, 说起来没完, 老生常谈 -in diyeceği kalmamak 无话可说, 无法推脱: Güzel kral kızına altın elmayı götürmüş. Kızın başka bir diyeceği kalmamış. 他给漂亮的公主带来了金苹果。公主再也无话可说了。deyip (de) geçmek 不重视, 不当回事, 说说而已: Çocuk deyip de geçmeyin. 你们可别把孩子不当回事!Nezle deyip geçmeyin, ilerlerse kötüdür. 别把感冒不当回事, 小洞不堵, 大洞受苦。Yengeye de yenge deyip geçmeyelim. Bir mahalleyi susta durdurur. 大婶可不是一般的大婶, 她使整个街区的人都感到害怕。-e diyecek yok 无可挑剔的: Tezyınata diyecek yoktu. 这些装饰真是无可挑剔。◆ Dediğim dedik, öttürdüğüm (或 çaldığım) düdük. 君子一言, 驷马难追。
Türkçe-Çince Sözlük. 2014.